Yasemin Bilgi
Köşe Yazarı
Yasemin Bilgi
 

FATOŞ BEBEK BARBİE’YE KARŞI!..

Bugün kapitalizmin;  1959 yılında ABD’li iş kadını  Ruth  Handler’in kızı ve arkadaşlarının karton bebeklerle oynamasından sıkılmasıyla başlayan Barbie Bebek çılgınlığıyla, dünya insanını, hem de  çocuklar üzerinden, milyonlarca dolarlık marketing çılgınlığına nasıl köle ettiğinin  öyküsünü yatırmak istedim masaya siz kıymetli okurlar için. Daha vizyona girmeden üzerinde yarım milyon makale yayınlanan Barbie filmi ile ilgili yorumlarımı da paylaşacağım bu köşe yazısıyla sizlerle.. Öncelikle bilmeyenler için Barbie Bebeğin kısa hikayesi gelsin. Bayan Ruth Handler kızının ve arkadaşlarının yetişkin karton bebeklere oynamaktan daha çok zevk aldığını fark edince, bu durumu kocası Eliot Handler ile paylaşıyor. Bugün ABD’de bir oyuncak devi olan Mattel oyuncak şirketinin kurucularından biri olan kocası ve diğer yönetim kurulu üyeleri bu fikre çok sıcak bakmıyorlar. Ruth Handler, Almanya’da ailesiyle gezerken, Bild Lilli adında yetişkin oyuncak bebeğe denk geliyor: Hemen bundan üç farklı çeşit alıyor, ABD’ye döndüğünde şirketin modacısıyla yeni kıyafet dikiyorlar ve 9 mart 1959’da Amerikan Enternasyonel oyuncak fuarında Barbie’yi ilk kez dünya oyuncak sektörüne tanıtıyorlar. Bu arada bu tarih; Barbie’nin doğum günü oluyor ve aynı zamanda ismi de Ruth’un kızı Barbara’dan geliyor. Buraya kadar her şey masum.. Bugün; dünyanın en fazla satan oyuncağı olan Barbie ve arkadaşlarının, bu 64 yıllık öyküsü günümüze gelene kadar, dünya çocuklarının bilinç altlarına pek çok zehirli inanç tohumları ekiyor ve bu şu an adı Oscar adayları arasında geçen filmle de taçlanıyor kanımca.. Neden böyle düşünüyorum? Neden haklı olduğumu iddia ediyorum? Çünkü; bir eğitimci ve bu bebeğin pek çok modelini, zamanında kızına almış bir anne olarak şimdi görüyorum ki; zamanında masumane bir oyuncak olarak piyasaya sürülmüş bu bebek, günümüzde toplumların sosyo kültürel yapılarını, cinsiyetleri, aile kavramını, toplumsal değerleri, kişinin kendi ile olan ilişkisini yok etmek üzere tasarlanmış bir sübliminal silaha dönüşmüştür. Neredeyse gerçek dışı fiziksel ölçüleri, kusursuz güzelliğiyle bir kadın olarak hemen hemen her mesleği yapabilen bir oyuncak olması, çocuklar arasında büyük bir etki yaratıyor. Bu sayede her çocuk bu oyuncaktan ilham alıp büyüdüğünde kendisinin de o mesleği yapabileceğine inanıyor. Bu işin masum yüzü arkasındaki sübliminal mesaj ise çok derin. Barbie bebekler bu kusursuz güzellikleriyle, başarılı iş hayatlarıyla feminizm vurgusu yaparken, filmde de işlendiği üzere, bugün dünyanın baş belası cinsiyetsizlik vurgusu yapmaktan, LGBT renkleri kullanmaktan da geri durmuyor. Tabii bunun dışında market araştırmaları, reklamların etkisi, şirketin harcadığı bütçenin boyutu da madalyonun diğer yüzü. Filmin vizyona girmesinin ardından dünyada pek çok ünlü marka ve sektörle işbirliği yapılmış, tatil sektöründen, yeme içme sektörüne, tekstil sektöründen kağıt ve kırtasiye sektörüne, inşaat sektöründen ayakkabı ve mücevher sektörüne kadar, akla hayale gelmeyecek zincirleme bir marketing çılgınlığı oluşmuştur. Adını dünyaca ünlü bir bebek markasından alan Barbie filmine gelince!... İzleyici kitlesi 13+ olan bu film, zaten çocukların izleyebileceği bir film kesinlikle değil. Hele bizim toplum ve değerlerimizle hiç örtüşmeyen ve gerek müzikleri, gerek renkleri, gerek senaryosuyla, gerek sahnelerinde kullanılan sembollerle, fantastik bir film olmanın çok ötesinde, üzerinde çok iyi çalışılmış ve kurgulanmış bir film. Hele ki başlangıç sahnesinde, ellerindeki eski tip, bizim Fatoş bebeklerimiz gibi gerçek bebeklerin özelliklerinde tombul yanakları, koca kafası, boğum boğum kol ve bacakları olan, yetişkin bebek formunda olmayan bebekleriyle oynayan birkaç kız çocuğunun ellerindeki bu bebekleri parçalayarak fırlatıp atması sahnesi, üzerinde yüzlerce yorum yapılacak bir sahne.. Bu sahne bile, bunu izleyen çocukların bilinç altlarına kendini beğenmeme, kendini değersizleştirme, kusursuzun peşinde koşma ve mutluluğu orada arama, kendinden nefret etme ve kendiyle barışık olmama inançlarını kodlamaya yetiyor. Kendisiyle barışık olamayan, mutluluğu, iç güzelliğinde değil de, kusursuz dış güzellikte arayan yüzlerce genç kız, kendilerini estetik cerrahların kapısında buluyor ne yazık ki!.. Bunun en yakın örneğini; Barbie bebeğe benzemeye çalışan dünyadaki yüzlerce genç kızdan biri olan ve bir yıl içinde girdiği 15 estetik operasyondan sonra, hilkat garibesine dönen Bulgar Andrea’nın geldiği acınası durum .Sosyal medya bunların acı örnekleriyle dolu. Çocuklarımıza sahip çıkalım Yani demem o ki; artık uyanma vakti… Her konuda olduğu gibi.. Ebeveynleri bu konuda bilinçlenmeye davet ediyorum. Biliyorum kolay değil ama siz siz olun, 1971 yılında bizim kültürümüzün parçası olarak  oyuncak sektöründe kendine yer bulan; oynayan çocukta sadece annelik duygusunu tetikleyen, sübliminal mesajları olmayan, ölçüleri gerçeğe yakın FATOŞ bebekten şaşmayın. Çocuklarınızı ve kendinizi bu çılgınlıktan koruyun. Bu arada belki bazı okurların aklına; “bize diyor ama kendi gidip izlemiş demek ki!” düşüncesi getiren vesveseyi de saygıyla selamlıyorum. Bu kadar yorum ve bilgiye sahip olmak için ve bu yazıyı yazabilmek için o filmi izleyip de kendimi feda etmedim. Bu konuyla ilgili çok uzun ve detaylı bir araştırma yaptım..
Ekleme Tarihi: 25 Ağustos 2023 - Cuma

FATOŞ BEBEK BARBİE’YE KARŞI!..

Bugün kapitalizmin;  1959 yılında ABD’li iş kadını  Ruth  Handler’in kızı ve arkadaşlarının karton bebeklerle oynamasından sıkılmasıyla başlayan Barbie Bebek çılgınlığıyla, dünya insanını, hem de  çocuklar üzerinden, milyonlarca dolarlık marketing çılgınlığına nasıl köle ettiğinin  öyküsünü yatırmak istedim masaya siz kıymetli okurlar için.

Daha vizyona girmeden üzerinde yarım milyon makale yayınlanan Barbie filmi ile ilgili yorumlarımı da paylaşacağım bu köşe yazısıyla sizlerle..

Öncelikle bilmeyenler için Barbie Bebeğin kısa hikayesi gelsin.

Bayan Ruth Handler kızının ve arkadaşlarının yetişkin karton bebeklere oynamaktan daha çok zevk aldığını fark edince, bu durumu kocası Eliot Handler ile paylaşıyor. Bugün ABD’de bir oyuncak devi olan Mattel oyuncak şirketinin kurucularından biri olan kocası ve diğer yönetim kurulu üyeleri bu fikre çok sıcak bakmıyorlar.

Ruth Handler, Almanya’da ailesiyle gezerken, Bild Lilli adında yetişkin oyuncak bebeğe denk geliyor:

Hemen bundan üç farklı çeşit alıyor, ABD’ye döndüğünde şirketin modacısıyla yeni kıyafet dikiyorlar ve 9 mart 1959’da Amerikan Enternasyonel oyuncak fuarında Barbie’yi ilk kez dünya oyuncak sektörüne tanıtıyorlar. Bu arada bu tarih; Barbie’nin doğum günü oluyor ve aynı zamanda ismi de Ruth’un kızı Barbara’dan geliyor. Buraya kadar her şey masum.. Bugün; dünyanın en fazla satan oyuncağı olan Barbie ve arkadaşlarının, bu 64 yıllık öyküsü günümüze gelene kadar, dünya çocuklarının bilinç altlarına pek çok zehirli inanç tohumları ekiyor ve bu şu an adı Oscar adayları arasında geçen filmle de taçlanıyor kanımca..

Neden böyle düşünüyorum? Neden haklı olduğumu iddia ediyorum?

Çünkü; bir eğitimci ve bu bebeğin pek çok modelini, zamanında kızına almış bir anne olarak şimdi görüyorum ki; zamanında masumane bir oyuncak olarak piyasaya sürülmüş bu bebek, günümüzde toplumların sosyo kültürel yapılarını, cinsiyetleri, aile kavramını, toplumsal değerleri, kişinin kendi ile olan ilişkisini yok etmek üzere tasarlanmış bir sübliminal silaha dönüşmüştür.

Neredeyse gerçek dışı fiziksel ölçüleri, kusursuz güzelliğiyle bir kadın olarak hemen hemen her mesleği yapabilen bir oyuncak olması, çocuklar arasında büyük bir etki yaratıyor. Bu sayede her çocuk bu oyuncaktan ilham alıp büyüdüğünde kendisinin de o mesleği yapabileceğine inanıyor. Bu işin masum yüzü arkasındaki sübliminal mesaj ise çok derin. Barbie bebekler bu kusursuz güzellikleriyle, başarılı iş hayatlarıyla feminizm vurgusu yaparken, filmde de işlendiği üzere, bugün dünyanın baş belası cinsiyetsizlik vurgusu yapmaktan, LGBT renkleri kullanmaktan da geri durmuyor. Tabii bunun dışında market araştırmaları, reklamların etkisi, şirketin harcadığı bütçenin boyutu da madalyonun diğer yüzü.

Filmin vizyona girmesinin ardından dünyada pek çok ünlü marka ve sektörle işbirliği yapılmış, tatil sektöründen, yeme içme sektörüne, tekstil sektöründen kağıt ve kırtasiye sektörüne, inşaat sektöründen ayakkabı ve mücevher sektörüne kadar, akla hayale gelmeyecek zincirleme bir marketing çılgınlığı oluşmuştur.

Adını dünyaca ünlü bir bebek markasından alan Barbie filmine gelince!...

İzleyici kitlesi 13+ olan bu film, zaten çocukların izleyebileceği bir film kesinlikle değil. Hele bizim toplum ve değerlerimizle hiç örtüşmeyen ve gerek müzikleri, gerek renkleri, gerek senaryosuyla, gerek sahnelerinde kullanılan sembollerle, fantastik bir film olmanın çok ötesinde, üzerinde çok iyi çalışılmış ve kurgulanmış bir film. Hele ki başlangıç sahnesinde, ellerindeki eski tip, bizim Fatoş bebeklerimiz gibi gerçek bebeklerin özelliklerinde tombul yanakları, koca kafası, boğum boğum kol ve bacakları olan, yetişkin bebek formunda olmayan bebekleriyle oynayan birkaç kız çocuğunun ellerindeki bu bebekleri parçalayarak fırlatıp atması sahnesi, üzerinde yüzlerce yorum yapılacak bir sahne..

Bu sahne bile, bunu izleyen çocukların bilinç altlarına kendini beğenmeme, kendini değersizleştirme, kusursuzun peşinde koşma ve mutluluğu orada arama, kendinden nefret etme ve kendiyle barışık olmama inançlarını kodlamaya yetiyor. Kendisiyle barışık olamayan, mutluluğu, iç güzelliğinde değil de, kusursuz dış güzellikte arayan yüzlerce genç kız, kendilerini estetik cerrahların kapısında buluyor ne yazık ki!..

Bunun en yakın örneğini; Barbie bebeğe benzemeye çalışan dünyadaki yüzlerce genç kızdan biri olan ve bir yıl içinde girdiği 15 estetik operasyondan sonra, hilkat garibesine dönen Bulgar Andrea’nın geldiği acınası durum .Sosyal medya bunların acı örnekleriyle dolu. Çocuklarımıza sahip çıkalım

Yani demem o ki; artık uyanma vakti… Her konuda olduğu gibi.. Ebeveynleri bu konuda bilinçlenmeye davet ediyorum. Biliyorum kolay değil ama siz siz olun, 1971 yılında bizim kültürümüzün parçası olarak  oyuncak sektöründe kendine yer bulan; oynayan çocukta sadece annelik duygusunu tetikleyen, sübliminal mesajları olmayan, ölçüleri gerçeğe yakın FATOŞ bebekten şaşmayın.

Çocuklarınızı ve kendinizi bu çılgınlıktan koruyun.

Bu arada belki bazı okurların aklına; “bize diyor ama kendi gidip izlemiş demek ki!” düşüncesi getiren vesveseyi de saygıyla selamlıyorum. Bu kadar yorum ve bilgiye sahip olmak için ve bu yazıyı yazabilmek için o filmi izleyip de kendimi feda etmedim. Bu konuyla ilgili çok uzun ve detaylı bir araştırma yaptım..

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.