Yasemin Bilgi
Köşe Yazarı
Yasemin Bilgi
 

EN SON NE ZAMAN BİR HİKAYE DİNLEDİN?!

  Pandemi koşullarından yeni yeni çıkmaya başladığımız şu günlerde, bizlere umut verecek, içimizdeki yaşama sevincini harekete geçirecek hikayelere, eskisinden daha çok ihtiyacımız var, ne dersiniz?. BİR’e ve BÜTÜN’e katkı olmak için çalışarak ve yaptığımız eylemin de, bize iyi  gelmesini sağlayarak, birbirimiz den ve kendimizden koptuğumuz şu dönemde, bir arada olma duygusuna yeniden kavuşabiliriz diye düşünüyorum...       Ben de; pandeminin hemen öncesi çıktığım bu yolculuğumu, bana iyi gelenin başkasına da iyi gelmesi umuduyla sizlerle paylaşıyorum.      Yolculuğum; yıllardır hayal sandığım ama gerçekleşince niyet olduğunu fark ettiğim, denizi kucaklayacak kadar denize, ormanın sesini dinleyecek kadar ormana yakın, doğa ananın kucağında, ağaçlara sarılarak, şarkı söyleyip, dans ederken yapacağım kendimi  keşif yolculuğuna bir rota ararken başladı. Ofisimdeki mesaimin ötesinde, sadece doğayla ve kendimle olabileceğim bir zamana ihtiyacım vardı. Bunu sadece kendim için değil, içinde bulunduğum toplum ve ekosistemi de daha canlı hale getirebilmek için istiyordum ve bunun yolu da kendimle tanışmak, Öz’ümle buluşmaktan geçiyordu.. Kalbimin sesini duymaya, zihnimden özgürleşmeye, sıyrıldığım kimliklerimden sonra çıplak kalmışlığıma bir çare bulmaya niyet etmiştim. Tüm bu duygularla çıktığım yol beni; 19 Mayıs İlçesine gelmeden enfes bir doğanın eteğinde kurulu olan Kertme köyünün hemen üzerinde yeni inşa edilmeye başlayan Serander Konaklarına getirdi. Burası, doğayı katletmeden uyum içinde kurulmuş; ağaçların sarıp sarmaladığı ahşap evlerin yapılmakta olduğu, ana yoldan yaklaşık üç km uzaklıkta bir yerdi. Oraya ayak bastığım o günden beri üç yılı aşkın bir zamandır, yılın büyük bölümünü burada geçiriyorum artık. Burada her an bir farkındalık, her gün, yeni bir keşif heyecanıyla uyanıyorum...      Çünkü burada her canlı ahenk içinde yaşıyor; insanlar, hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, nehir, dağlar ve rüzgar. Her şey konuşuyor kendi dilinde. Hiçbir şey olmaya çalışmadan sadece var olmanın keyfini çıkararak. Asfalttan, betondan, standart yaşamdan, pırıl pırıl yüksek binalardan, suni telaştan uzak ve yıldızlara yakın bu doğayla öyle uyum sağladım ki, sanki zaten buraya aitmiş gibiyim ..      Bu duygunun coşkusuyla sürekli şükür halinde ve şükür frekansındayım.. Dua edip, hamd ediyorum bu güzelliklerin varlığına ve ona dahil olma şansıma... Her şey olması gerektiği yerde, olması gereken biçimde doğada, ne fazla ne eksik… İçine kör, dışarıya ayna gözlerim; burada görmezden gelmeye çalıştığım, üzerini kapattığım karanlık yanlarımı gördü.. Meğer ne çok şey varmış kendimde beğenmediğim, uygun bulmadığım, “bana yakışmaz”, “fedakar anne kimliğime yakışmaz”, “insanlar ne der”, “beğenilmez”, “onaylanmaz” diye benliğimin gölgelerine attığım ve kapıyı sıkıca kapattığım, yok saydığım. Gözlerim; doğanın bilgeliğinde yaşamın sürekliliğini gördü, neşe içinde. Hava, toprak, su ve ateş her birini bedenen ve ruhen deneyimlemek kendime daha fazla şefkat göstermemi sağladı. İnsan kendini her yanıyla kabul edip şefkat gösterebildiğinde, herkese aynı anlayışı gösterebilirmiş bunu gördü bu gözler. Artık dışarıya kör içeriye ayna oldu. (Hipermetrop ve miyop bir arada gözlük kullanmaya başladım J ) Aslında kendimizi bulmak, ruh sesimizi duymak için ne çok uzaklara gitmeye ne de çok büyük paralar harcamaya gerek var. Önemli olan tek şey kalpten gelen sesinizi dinlemeniz, kendinizi kabullenip şefkat gösterebilmeniz belki de… Hastalığına deva arayan bir köylü, köyün şaman şifacısına gitmiş. Şaman sormuş: En son ne zaman sessizlikte oturdun? En son ne zaman dans ettin? En son ne zaman şarkı söyledin? En son ne zaman bir hikaye dinledin? ............????? Aslında; ruhunuzu yoran, size kendinizi unutturan birçok sorunun çözümü de bunlarda, kendinizle kalmak, kendinize vakit ayırmakta! Bu hikaye senin içindi.. Kaç şehrin ve kalabalığın gürültüsünden kendine... Yeşile.. Maviye koş. Gri seni yok etmeden.. Bak! Şartlar seni sana kovalıyor fark et. Koş bir su kenarına, anlat paslanmış inançlarını suya, o seni dinler, alır götürür sana ait olmayan ne varsa .. Varsa köyün, köyüne git! Bir baraka yap! Varsın suyu bağlanmasın. Varsın teknolojisi olmasın. O da mı yok?! Bul bir toprak parçası, eşele.. Gördüğün karıncaya ; “günaydın” de.. Ezdiğin çiçekten, kırdığın daldan, özür dile.. Bir fidan dik.. Bir sebze ek. Bir sineğe bir böceğe selam ver. Rüzgara ıslık çalıp, şarkılar söyle! Haydi sen, SEN OL. Daha fazla geç kalmadan!  
Ekleme Tarihi: 31 Mayıs 2022 - Salı

EN SON NE ZAMAN BİR HİKAYE DİNLEDİN?!

  Pandemi koşullarından yeni yeni çıkmaya başladığımız şu günlerde, bizlere umut verecek, içimizdeki yaşama sevincini harekete geçirecek hikayelere, eskisinden daha çok ihtiyacımız var, ne dersiniz?. BİR’e ve BÜTÜN’e katkı olmak için çalışarak ve yaptığımız eylemin de, bize iyi  gelmesini sağlayarak, birbirimiz den ve kendimizden koptuğumuz şu dönemde, bir arada olma duygusuna yeniden kavuşabiliriz diye düşünüyorum...

      Ben de; pandeminin hemen öncesi çıktığım bu yolculuğumu, bana iyi gelenin başkasına da iyi gelmesi umuduyla sizlerle paylaşıyorum.

     Yolculuğum; yıllardır hayal sandığım ama gerçekleşince niyet olduğunu fark ettiğim, denizi kucaklayacak kadar denize, ormanın sesini dinleyecek kadar ormana yakın, doğa ananın kucağında, ağaçlara sarılarak, şarkı söyleyip, dans ederken yapacağım kendimi  keşif yolculuğuna bir rota ararken başladı. Ofisimdeki mesaimin ötesinde, sadece doğayla ve kendimle olabileceğim bir zamana ihtiyacım vardı. Bunu sadece kendim için değil, içinde bulunduğum toplum ve ekosistemi de daha canlı hale getirebilmek için istiyordum ve bunun yolu da kendimle tanışmak, Öz’ümle buluşmaktan geçiyordu.. Kalbimin sesini duymaya, zihnimden özgürleşmeye, sıyrıldığım kimliklerimden sonra çıplak kalmışlığıma bir çare bulmaya niyet etmiştim. Tüm bu duygularla çıktığım yol beni; 19 Mayıs İlçesine gelmeden enfes bir doğanın eteğinde kurulu olan Kertme köyünün hemen üzerinde yeni inşa edilmeye başlayan Serander Konaklarına getirdi. Burası, doğayı katletmeden uyum içinde kurulmuş; ağaçların sarıp sarmaladığı ahşap evlerin yapılmakta olduğu, ana yoldan yaklaşık üç km uzaklıkta bir yerdi. Oraya ayak bastığım o günden beri üç yılı aşkın bir zamandır, yılın büyük bölümünü burada geçiriyorum artık. Burada her an bir farkındalık, her gün, yeni bir keşif heyecanıyla uyanıyorum...

     Çünkü burada her canlı ahenk içinde yaşıyor; insanlar, hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, nehir, dağlar ve rüzgar. Her şey konuşuyor kendi dilinde. Hiçbir şey olmaya çalışmadan sadece var olmanın keyfini çıkararak. Asfalttan, betondan, standart yaşamdan, pırıl pırıl yüksek binalardan, suni telaştan uzak ve yıldızlara yakın bu doğayla öyle uyum sağladım ki, sanki zaten buraya aitmiş gibiyim ..

     Bu duygunun coşkusuyla sürekli şükür halinde ve şükür frekansındayım.. Dua edip, hamd ediyorum bu güzelliklerin varlığına ve ona dahil olma şansıma... Her şey olması gerektiği yerde, olması gereken biçimde doğada, ne fazla ne eksik…

İçine kör, dışarıya ayna gözlerim; burada görmezden gelmeye çalıştığım, üzerini kapattığım karanlık yanlarımı gördü.. Meğer ne çok şey varmış kendimde beğenmediğim, uygun bulmadığım, “bana yakışmaz”, “fedakar anne kimliğime yakışmaz”, “insanlar ne der”, “beğenilmez”, “onaylanmaz” diye benliğimin gölgelerine attığım ve kapıyı sıkıca kapattığım, yok saydığım.

Gözlerim; doğanın bilgeliğinde yaşamın sürekliliğini gördü, neşe içinde. Hava, toprak, su ve ateş her birini bedenen ve ruhen deneyimlemek kendime daha fazla şefkat göstermemi sağladı. İnsan kendini her yanıyla kabul edip şefkat gösterebildiğinde, herkese aynı anlayışı gösterebilirmiş bunu gördü bu gözler.

Artık dışarıya kör içeriye ayna oldu. (Hipermetrop ve miyop bir arada gözlük kullanmaya başladım J )

Aslında kendimizi bulmak, ruh sesimizi duymak için ne çok uzaklara gitmeye ne de çok büyük paralar harcamaya gerek var. Önemli olan tek şey kalpten gelen sesinizi dinlemeniz, kendinizi kabullenip şefkat gösterebilmeniz belki de…

Hastalığına deva arayan bir köylü, köyün şaman şifacısına gitmiş. Şaman sormuş:

En son ne zaman sessizlikte oturdun?

En son ne zaman dans ettin?

En son ne zaman şarkı söyledin?

En son ne zaman bir hikaye dinledin?

............?????

Aslında; ruhunuzu yoran, size kendinizi unutturan birçok sorunun çözümü de bunlarda, kendinizle kalmak, kendinize vakit ayırmakta!

Bu hikaye senin içindi..

Kaç şehrin ve kalabalığın gürültüsünden kendine...

Yeşile.. Maviye koş.

Gri seni yok etmeden..

Bak! Şartlar seni sana kovalıyor fark et.

Koş bir su kenarına, anlat paslanmış inançlarını suya, o seni dinler, alır götürür sana ait olmayan ne varsa ..

Varsa köyün, köyüne git!

Bir baraka yap!

Varsın suyu bağlanmasın.

Varsın teknolojisi olmasın.

O da mı yok?!

Bul bir toprak parçası, eşele.. Gördüğün karıncaya ; “günaydın” de..

Ezdiğin çiçekten, kırdığın daldan, özür dile..

Bir fidan dik..

Bir sebze ek.

Bir sineğe bir böceğe selam ver.

Rüzgara ıslık çalıp, şarkılar söyle!

Haydi sen, SEN OL.

Daha fazla geç kalmadan!

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.