‘Diyabet 21’inci yüzyılın en büyük sağlık sorunlarından biri’
Diyabet hastalığında farkındalık ve sonrasında gelen doğru tedaviler, diyabetlilerin hayat kalitesinde önemli farklar yaratıyor. Şirketimiz ise hastaların karşılanmamış ihtiyaçlarına odaklanıyor, diyabet alanında 100 yılı aşan köklü geçmişimiz ile farkındalığı artırmak üzerine küresel çapta çalışmalar yürütüyoruz” dedi.
Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) tahminlerine göre 2045 yılına kadar her 8 yetişkinden 1'inin, yani dünyada yaklaşık 783 milyon kişinin diyabetle yaşaması beklendiğini belirten Dr. Bulur, “Sanofi, bugün dünyada 90 ülkede 91 bin çalışanı bulunan ve bilimin ışığında çalışmalar yürüten yenilikçi bir sağlık şirketi. Her zaman önce insan diyerek, insan sağlığını daha iyiye taşımaya yönelik çözümlerle milyonlarca kişinin yanında oluyoruz. Türkiye’de ise 66 yılı aşkın ayak izimizle ülkemizin sağlıklı geleceğine katkıda bulunuyoruz. Türkiye'nin en büyük ilaç üretim tesisi olan Lüleburgaz fabrikamız ve 220 farklı tip ürünü kapsayan geniş portföyümüz ile Türkiye’nin lider 10 ilaç şirketinden biriyiz. Şu anki verilere göre, dünya genelinde diyabet, 21’inci yüzyılın en büyük küresel sağlık sorunlarından biri olarak kabul edilmekte ve bulaşıcı olmayan hastalıklar içinde ölüm oranı en yüksek olan dört hastalıktan biri olarak öne çıkmakta. IDF, 2021 verilerine göre, dünyada yaşları 20 ila 70 arasında olan 537 milyon kişi diyabetle yaşıyor. Yine IDF'nin tahminlerine göre 2045 yılına kadar her 8 yetişkinden 1'inin, yani dünyada yaklaşık 783 milyon kişinin diyabetle yaşaması bekleniyor. Bu korkutucu küresel soruna paralel olarak ne yazık ki Türkiye’de de hastalığın görülme sıklığı artıyor. Yaş ve genetik faktörlerin yanı sıra sağlıksız beslenme alışkanlıkları (işlenmiş gıdalar ve şeker tüketimi) ile fiziksel hareketsizlik, diyabetin başlıca tetikleyici faktörleri arasında yer alıyor” diye konuştu.
BULUR: DÜZENLİ SAĞLIK KONTROLLERİ SON DERECE ÖNEMLİ
Şirket olarak diyabetle yaşayan bireylerin ihtiyaçlarının her zaman odağa aldıkları bir konu olduğunu söyleyen Dr. Bulur, “Diyabet, uzun yıllar hiçbir belirti vermeden sessizce ilerleyen tehlikeli bir hastalık ve dahası diyabeti olan kişilerin yaklaşık yarısının hastalıklarının farkında olmadığı tahmin ediliyor. Bu hastalığın Tip 1 ve Tip 2 diyabet olarak iki temel türü bulunuyor. Tip 1 diyabet, vücudun insülin üretmediği bir otoimmün hastalık olarak tanımlanıyor ve genellikle çocukluk veya gençlik döneminde başlıyor. Tip 2 diyabet ise yaşam tarzı faktörlerine bağlı olarak gelişiyor. Diyabet tıpkı diğer kronik hastalıklar gibi sürekli bakım gerektiren bir hastalık ve diyabetle mücadelede sağlık hizmetlerinin her seviyesi çok önemli. Özellikle ilk basamak olan sağlık hizmetleri, hastalığın erken tanı, tespit ve tedavisi konusunda kritik rol oynuyor. Sanofi’nin diyabet alanında 100 yılı aşan köklü deneyimi bulunuyor. Bu konudaki uzmanlığımızı, hastaların sağlığını ileriye taşıyacak yenilikçi tedavilerin yanı sıra, hastaların ihtiyaç duydukları iş birliği ve hizmetleri de sunmak için kullanıyoruz. Diyabet konusunda da farkındalığı artırmak üzere hem globalde hem de ülkemizde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu tarz özel günlerin de toplumda farkındalığın oluşturulması için ve bu alandaki ihtiyaca dikkat çekilmesi için çok önemli olduğunu düşünüyorum. 14 Kasım Diyabet Farkındalık Günü’nde bir kez daha vurgulamak isterim: Bireysel farkındalık ve düzenli sağlık kontrolleri diyabet yönetiminde son derece önemli. Sanofi olarak, diyabetle yaşayan bireyleri ve ihtiyaçları her zaman odağımızda olan bir konu. Sunduğumuz yenilikçi tedaviler ve Ar-Ge çalışmalarının yanı sıra toplumsal farkındalığı yükseltme çabalarıyla diyabetin kişilere ve topluma etkilerini en aza indirme hedefiyle çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
HAKSAL: HASTALIĞI YÖNETMELERİNE DESTEKTE BULUNUYORUZ
Sanofi olarak hasta destek programlarıyla ihtiyaçların giderilmesine yardımcı olduğunu ifade eden Avrasya Bölgesi Yerleşik Ürünler Direktörü Gözde Haksal ise “Diyabet farkındalığı için 14 yıldır koşulsuz destek verdiğimiz Okulda Diyabet Programı ile bugüne dek milyonlarca kişiye dokunduk. Şirket olarak, yürüttüğümüz diyabet odaklı çalışmalarda hastaların günlük yaşam kalitesini artırmak ve diyabet farkındalığını artırmak bizim için öncelikli konular. Bu vizyon ile hastalık farkındalık ve hasta destek programlarımız ile dünya çapında erişim ve hastalık eğitimi konusunda karşılanmamış ihtiyaçlarının giderilmesine yardımcı oluyoruz. Böylece hastalıkla mücadele eden insanların yaşadıklarını daha iyi anlamalarına ve hastalığı yönetmelerine destekte bulunuyoruz. Dünya genelinde her yıl yaklaşık 70 bin çocuk 15 yaşın altında tip 1 diyabet tanısı alıyor. Diyabet ile yaşayan çocuklar; kan şekeri takibi, insülin enjeksiyonu, karbonhidrat sayımı ve dalgalanan kan şekeri seviyeleri ile başa çıkma gibi hastalık yönetiminde kritik önem taşıyan çok çeşitli konuda ailelerinin ve okul çalışanlarının desteğine ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyaçtan yola çıkarak 2010 yılından beri Okulda Diyabet Programı’nı koşulsuz olarak destekliyoruz” dedi.
‘DİYABET FARKINDALIĞINI ARTIRMAYI AMAÇLIYORUZ’
Okullardaki kantin ve sınav yönetmeliğinin diyabetli çocuklar lehine değiştirildiğine değinen Haksal, “Okulda Diyabet Programı bugün ülkemizde diyabet farkındalığı dendiğinde öne çıkan, en önemli projelerden biri. 14 yıldır Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Derneği iş birliğiyle yürütülen ve 2010 yılından beri koşulsuz destek verdiğimiz bu program ile okullarda Tip 1 diyabetin erken tanısına destek olmak, diyabet farkındalığını artırmak ve diyabetli çocukların okuldaki yaşam kalitelerini yükseltmeyi amaçlıyoruz. Tip 1 diyabetli öğrencilerin okulda tedavilerinin kesintisiz olarak devam edebilmesi ve kendi akranları gibi bütün okul aktivitelerine katılmalarının sağlanabilmesinde bütün okul çalışanlarının bu konudaki katılımının ve desteğinin çok önemli olduğunu biliyoruz. Program kapsamında bugüne kadar 60 bin okul, 585 bin öğretmen, 580 bin veli ve 7,5 milyon öğrenciye ulaştık. Bunun yanı sıra, programın en önemli çıktılarından birinin de tip 1 diyabetli öğrencilerin yaşıtlarından daha sık tuvalete gitme, ara öğün alma gibi ihtiyaçları için kritik önem arz eden okullardaki kantin yönetmeliği ve sınav yönetmeliğinin diyabetli çocuklar lehine değiştirilmesi olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.
‘OKULDA DİYABET ELÇİLERİ PROGRAMI HAYATA GEÇİRİLDİ’
Haksal, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“2023 yılında program kapsamında önemli bir adım daha atarak, diyabet bilincini toplumda çok daha geniş kitlelere yaymak üzere Okulda Diyabet Programı Eğitim Platformu’nun açılışına koşulsuz katkı sağladık. Platformun amaçlarından biri de en başta öğretmenler olmak üzere tüm okul çalışanlarına online eğitimlerle ulaşmak. Özellikle okullarında Tip 1 diyabetli öğrenci olan öğretmenlerin ve tüm okul personelinin eğitim modülünü tamamlaması çok faydalı sonuçlar veriyor. Son olarak bu sene program kapsamında Okulda Diyabet Elçileri programı hayata geçirildi. Programın kısa sürede güzel çıktıları oldu. Hatta sınıfında diyabet belirtisi olan çocukları fark edip erken tanı koyulmasını sağlayan veya diyabetli çocukların bakımına katkı ve destek sağlayarak fark yaratan öğretmenler, okul yöneticileri, okul sağlığı hemşireleri ve diğer okul çalışanları ‘Okulda Diyabet Programı İyi Uygulama Örnekleri’ etkinliğinde ödül aldılar ve elçi seçilmelerini sağlayan çalışmalarını paylaştılar.”